Yönetici iş yapan değil, yaptıran kişidir.
İşin içine giren değil, işi organize eden kişidir. Yönetici kelimesinin içindeki yönet kısmı, bu yüzden anlamlıdır.
Yönetici yönetir, düzenler, kurgular. Kalan kısımları yapacak kişiler, çalışanlardır. Onlar işin uygulama kısmını yaparlar. Fakat bazı yöneticiler, işin uygulama kısmında da yer almak zorunda kalırlar. Bunun en temel nedenlerinden biri; çalışanını yönetememesi, söz geçirememesidir.
Peki , yönetici neden söz geçiremez? Şimdi buna bakalım:
1)Çalışandan üstte ve daha iyi değilse söz geçiremez. Bir şirkette, bir grubun üstüne yönetici atandığında, hemen test edilmeye başlanır.
Çalışanlar onun eksiklerini yakalamaya, hatalarını bulmaya çalışırlar. Bunu yapabilirlerse, rahatlar, üstlerindeki otoriteyi yönetebileceklerini düşünürler. Bu yüzden yapılan işi, yönetici çalışanlarından daha iyi bilmiyorsa, yönetimde sıkıntı yaşayacaktır. Çünkü çalışan işi kendisinden daha iyi bilmeyen yöneticiye, saygı duymaz.
Aksine yönetici işi çok iyi biliyor, testlerden başarıyla geçiyorsa; çalışan yöneticisine saygı duymaya başlar. Bu da kabullenme sürecinin başlangıcıdır. Bildikleriyle, yaptıklarıyla, çözdükleriyle güçlenir, yönetici. Burada çok açık bir gerçek çıkıyor.
Yöneticilik atama ile yapılan bir şey değildir. Unvanlar atama ile yapılmaz, bilgi ve beceriyle alınır.
2) Çalışanlar ile yönetici arasında bir mesafe dengesi olmalıdır. Çalışanıyla aşırı samimi olan bir yönetici, ileri aşamada sıkıntı yaşar. Çünkü bu samimiyet kullanılabilir. Bu samimiyeti kullanmayacak iyi çalışanlar olsa da, bunu kullanmak isteyen çalışanlar da olacaktır. Bu yüzden yönetici iş arkadaşı ile sosyal arkadaş arasındaki farkı net olarak görebilmelidir.
Eğer belirli bir saygı mesafesi koymazsanız, çalışanlarınıza sevginiz ters tepecektir. Aşırı samimiyetin, tez ayrılık getirmesinin nedeni budur. Bu yüzden yöneticiler çalışanlarıyla ilişkilerinde bir denge gözetmek zorundadırlar.
Aksi takdirde söylediklerinin tesiri kalmaz. Etki güçlerini yitirirler. Yanında çalışanlar onun iş arkadaşı değil, arkadaşı konumuna geçer ki, bunun sonuçları olumsuzdur.
3) Büyük resmi göremiyorsa… Bir yöneticinin en temel özelliklerinden biri, olaya dışarıdan bakabilme yeteneğidir. Yani büyük resmi görebilmeli, oradaki detayları fark edebilmelidir. Zaten yöneticinin, çalışandan ayrıldığı en önemli noktalardan birisi, burasıdır. Daha farklı bakabilme becerisi ve bütüne hakimiyet.
Çalışan kendisi gibi bakan, yönetimsel anlamda kendisinden farklı bir düşüncesi olmayan, yönetime yeni bir şey katmayan yöneticiyi sahiplenmez.
Sahiplenmediği yöneticiyi de kabullenmez. Çünkü , “ben de onun bildiklerini, biliyorum” der.” O zaman benden farkı ne, hem ben tüm gün çalışıyorum, o oturuyor” diye düşünür. Artık onun istediklerini yapmak istemez, birçok şeyi sorgular hale gelir.
4) Yöneticinin hiç kuşkusuz en önemli görevi, adaletli olmaktır. Adaletli olmayan yönetici, tutarlı olamaz. Tutarlı olmayan yönetici ise, güven vermez. Çalışanlar güvenmedikleri yöneticiye , uzak dururlar.
Ondan gelen direktifleri sorgular, mümkün olduğu kadar geciktirirler. Yöneticinin adaletli olma kısmında, olaylar karşısındaki tepkileri çok önemlidir. Yönetici taraf tutuyorsa ve bu hissediliyorsa, yönetici yönetmek işlevini kaybetmiş demektir.
Çalışanın, yöneticisine eski hassasiyeti kalmaz. Çünkü onu konumlandırdığı yerden aşağıya inmiş, taraf olmuştur. Bu yüzden yönetici olaylara tarafsız yaklaşmalı ve kararlı, tutarlı olmalı. Aksi takdirde otoritesi sarsılmaya, daha üstlerine şikayet edilmeye başlanır. Bu da yönetici için, sonun başlangıcıdır.
Yöneticilik birbiri içinde birçok süreci olan bir iş. Dışarıdan kolay gibi görünse de, içeriye girdiğinizde birçok dengeyi bir arada tutmak zorunda olduğunuzu görüyorsunuz.
Bu dengeleri doğru şekilde yapabilirseniz, insanların size güveni de, saygısı da artıyor. Ama bu dengeleri bir arada tutamazsanız, insanların saygısı azalıyor. Onlara iş yaptıramamaya, her işi kendiniz halletmeye mecbur oluyorsunuz. Bu da artık yönetici işlevinizi yitirdiğinizi gösteriyor.